Hak ihlalinde nerelere başvurulur ?

Bahar

New member
Hak İhlalinde Nerelere Başvurulur? Sosyal Faktörlerin Belirlediği Görünmeyen Sınırlar

Bir arkadaş ortamında, sessizce dile getirilen şu cümleyi duydum: “Haklarım çiğnendi ama nereye gideceğimi bilemedim.” Bu cümle, yalnızca bireysel bir çaresizlik değil; aynı zamanda toplumsal yapılar, sınıfsal engeller ve cinsiyet rollerinin belirlediği bir sessizliğin yankısıydı. Hak ihlalleri sadece yasal bir konu değil, sosyal eşitsizliklerin somutlaştığı bir aynadır. Bu yazıda, “hak ihlali durumunda nerelere başvurulur?” sorusunu yalnızca hukuki değil, toplumsal bir perspektiften ele alacağız.

---

1. Hak İhlali Nedir ve Kimin Hakkı Daha Görünürdür?

Hak ihlali, bireyin temel insan haklarının veya yasal haklarının çiğnenmesidir. Ancak mesele şu: Herkesin hakkı aynı derecede “görünür” müdür? Araştırmalar, cinsiyet, ırk ve sınıf gibi sosyal faktörlerin, bireylerin adalet mekanizmalarına erişimini doğrudan etkilediğini gösteriyor.

Örneğin, Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin 2023 raporuna göre, düşük gelirli kadınların %64’ü yaşadığı hak ihlallerini bildirmiyor. Nedeni yalnızca bilgisizlik değil; çoğu, adalet sisteminin kendileri gibi insanlara güvenli alan sunmadığına inanıyor.

Irk veya etnik köken de benzer bir görünmezlik yaratıyor. Türkiye’de Kürt, Roman ya da mülteci kimliğine sahip bireyler, özellikle kamu kurumlarında şikâyet süreçlerinde ayrımcılığa maruz kalabiliyor. Bu noktada, “hak arama özgürlüğü” evrensel bir hak olsa da, pratikte sınıfsal ve kültürel bariyerlerle kuşatılmış durumda.

---

2. Başvuru Mekanizmaları: Kâğıt Üzerinde Eşit, Gerçekte Değil

Türkiye’de hak ihlallerine karşı başvurulabilecek çok sayıda yasal yol mevcut:

- Cumhuriyet Savcılıkları

- CİMER (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi)

- Kamu Denetçiliği Kurumu (Ombudsman)

- İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu

- Baroların kadın ve insan hakları merkezleri

- Sivil toplum kuruluşları (Mor Çatı, İnsan Hakları Derneği, Mazlum-Der gibi)

Fakat bu kurumlara erişim, bilgiye, zamana ve bazen cesarete bağlı. Örneğin, kırsal bölgede yaşayan bir kadın için CİMER’e yazılı başvuru yapmak, internet erişimi ve dijital okuryazarlık gerektiriyor. Oysa aynı durumdaki bir beyaz yaka çalışan için bu, birkaç dakikalık bir işlem olabilir. Sınıfsal fark burada adaletin işleyiş hızını belirliyor.

---

3. Toplumsal Cinsiyet: Empati ile Dayanışma Arasındaki Çizgi

Kadınların hak ihlali karşısındaki konumu, toplumsal normların en açık biçimde hissedildiği alandır. Kadınlar çoğu zaman sadece ihlalin mağduru değil, aynı zamanda sistemin ötekileştirici dilinin de hedefidir.

Bir kadının iş yerinde mobbinge uğradığında “fazla hassas” görülmesi, ya da sokakta tacize uğradığında “kıyafet tercihi”yle suçlanması, sistematik bir ataerkil mekanizmanın sonucudur. Bu nedenle kadınların hak arama süreci, hukuki bir mücadele kadar psikolojik ve sosyal bir direniştir.

Bununla birlikte, erkeklerin bu süreçteki rolü yalnızca “destek vermek” değildir. Erkekler de patriyarkanın yarattığı katı normların içinde sıkışabilir. Bazı erkekler, “adalet talebinde bulunmanın” zayıflıkla eş tutulduğu kültürel baskılar altında sessiz kalır. Bu sessizlik zinciri kırıldığında, toplumsal cinsiyet eşitliği yalnızca kadınların değil, tüm toplumun kazandığı bir dönüşüme dönüşür.

---

4. Irk ve Etnisite: Adaletin Rengi Var mı?

Etnik azınlıklar veya göçmen topluluklar söz konusu olduğunda, hak ihlallerine dair başvuru yolları sıklıkla “güvensizlik duvarı”na çarpar.

Örneğin, Suriyeli mültecilerin yaşadığı iş kazalarında veya ayrımcılık vakalarında, resmi makamlara başvuruda bulunma oranı %10’un altındadır (İstanbul Politikalar Merkezi, 2022). Sebep, çoğunlukla “geri gönderilme korkusu” ya da “zaten sesimizin duyulmayacağına” dair inançtır.

Bu noktada sivil toplumun rolü hayati hale gelir. Göçmen Dayanışma Dernekleri, Kadın Koalisyonları veya yerel insan hakları platformları, hem bilgilendirme hem psikolojik destek açısından bu sessiz grupların sesi olmaktadır.

---

5. Sınıf Faktörü: Adaletin Bedeli

Bir hak ihlalini takip etmek; avukat bulmak, belgeleri toplamak, süreçleri izlemek gibi zaman ve maddi kaynak gerektiren bir iştir. Bu yüzden yoksul bireyler, çoğu zaman “adalet pahalı bir lüks” diyerek geri çekilir.

Adli yardım sistemleri (örneğin Baroların ücretsiz avukat hizmeti), teoride bu boşluğu kapatmak içindir; fakat pratikte yetersizdir. Türkiye Barolar Birliği’nin 2021 verilerine göre, adli yardım talebinde bulunan her 10 kişiden yalnızca 6’sı fiilen destek alabilmiştir.

Adalet, bu açıdan bakıldığında, bir gelir eşitsizliği meselesidir. Ücretli danışmanlık, özel hukuk büroları, uzun süreçler… Bunların hepsi yoksul kesimlerin hak arama motivasyonunu kırar. Oysa eşit yurttaşlık, yalnızca seçim sandığında değil, adalet salonlarında da ölçülür.

---

6. Toplumsal Dönüşüm İçin Ortak Zemin: Empati ve Bilinç

Toplumsal cinsiyet, sınıf ve ırk farklarının kesiştiği bu noktada, hak ihlali yalnızca bireysel bir mağduriyet değil, sistematik bir eşitsizliğin sonucudur.

Gerçek dönüşüm, iki yönlüdür:

- Mağdurların bilgiye ve güvenli mekanizmalara erişimi sağlanmalı.

- Ayrıcalıklı grupların duyarlılık ve sorumluluk bilinci geliştirmesi gerekiyor.

Erkeklerin çözüm odaklı katkısı, savunmacı bir tavırdan ziyade “dinlemeye ve destek olmaya açık” bir pozisyonda olmalı. Kadınların dayanışma ağları, yalnızca “kadın dayanışması” değil, “adalet dayanışması” olarak genişlemeli. Bu noktada sosyal medya kampanyaları, yerel platformlar ve bağımsız hukuk kolektifleri önemli birer güç unsuru.

---

7. Tartışmaya Açık Sorular

- Adalet sistemine güven, sosyal kimliğe göre mi şekilleniyor?

- Erkeklerin hak mücadelesinde “müttefiklik” rolü nasıl daha kapsayıcı hale getirilebilir?

- Yoksul veya göçmen bir bireyin adalet arayışında dijital araçlar (örneğin e-devlet, CİMER) nasıl erişilebilir kılınabilir?

- Toplumsal cinsiyet eşitliğini yalnızca “kadın meselesi” olarak görmek, çözümü geciktiriyor olabilir mi?

---

Sonuç

Hak ihlallerinde başvuru yolları, kâğıt üzerinde herkese açık görünse de, toplumsal cinsiyet, sınıf ve ırk gibi faktörler bu erişimi biçimlendirir. Eşitlik yalnızca yasalarla değil, sosyal bilinçle mümkündür.

Adalet, sadece “haklı olana” değil, hakkını arayabilene hizmet ettiğinde anlam kazanır.

Bu nedenle asıl sorumuz şu olmalı:

Sistem, gerçekten herkesin hakkını arayabileceği kadar adil mi?

---

Kaynaklar:

- Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) Türkiye Raporu, 2023

- İstanbul Politikalar Merkezi, Göç ve Eşitsizlik Raporu, 2022

- Türkiye Barolar Birliği Adli Yardım İstatistikleri, 2021

- Kişisel gözlemler ve saha görüşmeleri (2022-2024)
 
Üst