Sessiz
New member
Sunuş Yoluyla Öğretim Stratejisi “Kim”? Farklı Merceklerden Baktığımızda Ne Görüyoruz?
Selam forumdaşlar,
Konulara farklı açılardan bakmayı seviyorum; bugün de eğitim dünyasında sık geçen bir başlığa beraber bakalım: “Sunuş yoluyla öğretim stratejisi kim?” Hem “kim geliştirdi?” sorusunu yanıtlayalım, hem de bu yaklaşımı farklı bakışlarla tartışalım. Aramızda veriye ve ölçüme düşkün olanlar kadar, sınıftaki duygusal iklimi ve toplumsal etkileri dert edenler de var; gelin herkesin dilinden konuşalım.
---
“Kim?” Sorusunun Kısa Cevabı: Ausubel ve Anlamlı Öğrenme
“Sunuş yoluyla öğretim” (expository teaching) denince akla ilk gelen isim David P. Ausubel’dir. Ausubel, 1960’larda “ön düzenleyiciler” (advance organizers) fikrini öne çıkararak, öğrencinin zihninde yeni bilgiyi var olan şemalara bağlama sürecini merkezleştirir. Yani mesele, bilginin “sunulması” değil, anlamlı bağlara yerleştirilmesidir.
Ama bir düzeltme de yapalım: Bu yaklaşım “bir kişiye” ait bir patent gibi değildir. Gagné’nin Öğretim Olayları, Mayer’in çoklu ortam öğrenmesi, Sweller’in bilişsel yük kuramı gibi çerçeveler de sunuş temelli anlatımın nasıl, ne zaman, ne kadar yapılacağını şekillendirir. Özetle: Ausubel zihni açtı; öğretmenler ve araştırmalar onu sınıfın gerçekliğine uyarladı.
---
Sunuş Yoluyla Öğretim Nedir? Kuru Anlatım Değil, Yapılandırılmış Anlamlandırma
Klasik algı: “Öğretmen anlatır, öğrenci dinler.” Oysa iyi tasarlanmış sunuş:
- Genelden özele giden bir yol haritası çıkarır,
- Başta ön düzenleyici ile “Bu ders neden var? Nereye bağlanacak?” sorusunu yanıtlar,
- Somut örnekler, karşı örnekler, görseller ve kavram haritalarıyla bilgiyi ağlara bağlar,
- Kısa geri çağırma sorularıyla (retrieval) öğrencinin bilgiyi aktif tutmasını sağlar,
- Anlatımı mini etkileşimli duraklara böler (düşün-eşleş-paylaş, 1 dakikalık yazma, mini test).
Bir başka deyişle, iyi sunuş = aktif anlamlandırma + kontrollü bilişsel yük.
---
Erkeklerin Objektif/Veri Odaklı Bakışı: “Hangi Koşulda Ne Sonuç Veriyor?”
Toplumsal eğilimler şunu gösteriyor: Erkek katılımcılar tartışmayı genellikle ölçülebilir çıktılar üzerinden yürütüyor. Bu mercekten bakınca sorular netleşiyor:
- Başarı testi puanları kısa vadede yükseliyor mu?
- Yeni başlayanlar için etkisi daha mı güçlü?
- Zaman/verim açısından diğer yöntemlere göre avantajı nedir?
Bu bakış açısından güçlü savlar:
1. Acemi öğrenen için yapılandırılmış anlatım bilişsel yükü dengeler; dağınık keşfe göre daha hızlı kavramsal çerçeve kurar.
2. İçeriği kapsamlı ve tutarlı biçimde vermek, müfredatla yarışılan dönemlerde (sınav hazırlığı, temel kavram setleri) etkin kapsama sağlar.
3. Ara değerlendirmelerle birleştirilen sunuş (mini quiz, “şimdi sen anlat” görevleri), yanlış anlamaları erken yakalar.
Peki itiraz nerede? Veri odaklı yaklaşım çoğu zaman “uzun vadeli transfer” ve üst düzey düşünme boyutlarında temkinli davranır: Hafifçe açalım…
---
Kadınların Duygusal/Toplumsal Bakışı: “Sınıfın İklimi, Aidiyet ve Erişim”
Kadın katılımcılar tartışmaya sıklıkla empati, dahil olma, toplumsal adalet penceresinden giriyor:
- Sadece “ne öğrendik?” değil, “kim öğrenebildi? Kim arada kayboldu?”
- Anlatım merkezli derste çekingen öğrenciler nasıl ses bulacak?
- Örnekler cinsiyet, kültür, sosyoekonomik çeşitlilik açısından kapsayıcı mı?
Bu mercek uyarıyor: Sunuş, pasifleştirici tasarlanırsa “dinleyen” ile “anlayan” arasındaki mesafe açılabilir. Aidiyet duygusu zayıflayan öğrenci, veriyi kavrasa da derse bağlanmakta zorlanır. O yüzden iyi sunuş, insan yüzlü olmak zorunda: Hikâyeler, öğrencinin sesine alan açan mikro etkinlikler, temsiliyetli örnekler…
---
Diğer Yaklaşımlarla Kısa Kıyas: Keşif, Problem, Ters Yüz
- Buluş/Keşif (Bruner): Öğrenci kavramı kendisi keşfeder; derin kavrayış ve transferi tetikleyebilir ama başlangıçta yüksek bilişsel yük doğurur.
- Probleme Dayalı Öğrenme: Gerçek problemden hareket eder; işbirliği, üst düzey beceriler için çok güçlü; ancak temel şema yoksa öğrenci yolunu kaybedebilir.
- Ters Yüz (Flipped): Anlatım evde (video/okuma), sınıfta etkileşim; iyi çalışır ama öz düzenleme gerektirir.
Hibrit akıl şunu der: Sunuş, temel iskeleti verir; keşif ve proje, o iskelete kas ve damar ekler.
---
Nerede Parlıyor, Nerede Tökezliyor?
Parladığı Durumlar
- Yeni kavramların çerçevelenmesi (ör: “Enerji kavramları”nı önce büyük resimle kurmak),
- Sınırlı zaman ve geniş kapsam,
- Heterojen sınıfta ortak asgari zemin yaratmak.
Tökezleyebileceği Durumlar
- Süreç tamamen tek yönlü akarsa, öğrencinin zihninde yerleştirme/geri çağırma aktifleşmez,
- Üst düzey becerileri (yaratıcılık, sentez, eleştiri) tek başına büyütmekte zorlanır,
- Örnekler dar bir temsile sıkışırsa aidiyet zedelenir.
---
Uygulamada “İyi Sunuş” Nasıl Görünür? Mikro Taktikler
1. Ön Düzenleyici ile Açılış: “Bugün şu üç soruya cevap arıyoruz; bu konu şu büyük temaya bağlanıyor.”
2. Genel Şema + Görsel Çerçeve: Tek slaytta kavram haritası; öğrenci nereye yürüdüğünü görsün.
3. Örnek / Karşı Örnek Çiftleri: Kavram sınırları netleşsin.
4. 1 Dakikalık Geri Çağırma: “Az önceki kavramı bir cümleyle yaz.” (Not: kopyalamadan!)
5. Düşün–Eşleş–Paylaş: 60–90 saniyelik mikro etkileşim; söz hakkı yayılır, sınıfın nabzı ölçülür.
6. Köprü Soru: Sunuşu, bir küçük gerçek hayat görevi ile kapat: “Bu kavramı yarın stajda nasıl göreceksin?”
7. Kısa Ev Görevi = Aktif: 3 soru, biri uygulama, biri transfer.
Bu yapı, veri odaklıların beklediği ölçülebilirlik ile duygusal/toplumsal merceğin aradığı dahil olmayı köprüler.
---
Erkek ve Kadın Merceklerinin Diyaloğu: Çatışma Değil Tamamlayıcılık
- Erkek/objektif bakış der ki: “Önce sağlam bir iskelet; ölç, biç, kanıtla.”
- Kadın/empatik bakış der ki: “İskelet iyi ama bu sınıf nasıl hissediyor? Kim dışarıda kaldı?”
Bir öğretim tasarımcısı için en verimli nokta, bu iki sesi karşıt değil tamamlayıcı duymaktır. Çünkü öğrenme hem bilişsel hem sosyal bir olaydır: Öğrenci önce anlamalı, sonra o anlamı kendine ait kılmalı.
---
Yanlış Anlaşılma Uyarısı: “Anlatırım ve Biter” Değil
Sunuş, “Ben anlattım, gerisi onlarda” yaklaşımı değildir.
İyi sunuş; etkileşimli, katmanlı, geri bildirimli bir tasarımdır. Anlatım araçtır, amaç değil. Öğrenci sürecin öznesi olur; öğretmenin anlatısı, bu öznenin yol bulma ışığı.
---
Sınıftan Sahaya: Hangi Durumda Hangisi?
- Temel kavramların ilk inşası: Sunuş öncül, keşif arkadan güçlendirici.
- Zaman baskısı / sınav hazırlığı: Sunuş omurga, kısa uygulama perçini.
- Proje/yaratıcı üretim: Sunuş mikro doz (çerçeve), ağırlık problem/işbirliği.
- Çok farklı düzeyde öğrenciler: Sunuşla ortak zemin, ardına farklılaştırılmış etkinlik.
---
Tartışmayı Başlatalım: Sizin Sınıfınızda Ne İşledi?
1. Sunuşu pasifleştirmeden kullandığınız bir ders örneği var mı? Hangi mikro taktik işe yaradı?
2. Yeni başlayan bir grupta sunuş mu, keşif mi önce gelmeli? Neden?
3. Kapsayıcılık açısından: Sunuşa kimin sesi eklenince sınıfın iklimi değişti?
4. Ölçme–değerlendirmede sunuşun etkisini nasıl görüyorsunuz: kısa vadeli puan mı artıyor, uzun vadeli transfer mi?
5. Hibrit tasarım yapanlar: “Önce iskelet (sunuş) → sonra pratik (problem/proje)” akışında nerede tıkanıyorsunuz?
Herkesin deneyimi başka; veriyi sevenlerin grafikleri, empati merceği güçlü olanların sınıf hikâyeleri birbirini besliyor. Söz sizde: Sunuş yoluyla öğretimi kendi sınıfınızda nasıl “insanlaşır” ve “etkili” kılarsınız?
Selam forumdaşlar,
Konulara farklı açılardan bakmayı seviyorum; bugün de eğitim dünyasında sık geçen bir başlığa beraber bakalım: “Sunuş yoluyla öğretim stratejisi kim?” Hem “kim geliştirdi?” sorusunu yanıtlayalım, hem de bu yaklaşımı farklı bakışlarla tartışalım. Aramızda veriye ve ölçüme düşkün olanlar kadar, sınıftaki duygusal iklimi ve toplumsal etkileri dert edenler de var; gelin herkesin dilinden konuşalım.
---
“Kim?” Sorusunun Kısa Cevabı: Ausubel ve Anlamlı Öğrenme
“Sunuş yoluyla öğretim” (expository teaching) denince akla ilk gelen isim David P. Ausubel’dir. Ausubel, 1960’larda “ön düzenleyiciler” (advance organizers) fikrini öne çıkararak, öğrencinin zihninde yeni bilgiyi var olan şemalara bağlama sürecini merkezleştirir. Yani mesele, bilginin “sunulması” değil, anlamlı bağlara yerleştirilmesidir.
Ama bir düzeltme de yapalım: Bu yaklaşım “bir kişiye” ait bir patent gibi değildir. Gagné’nin Öğretim Olayları, Mayer’in çoklu ortam öğrenmesi, Sweller’in bilişsel yük kuramı gibi çerçeveler de sunuş temelli anlatımın nasıl, ne zaman, ne kadar yapılacağını şekillendirir. Özetle: Ausubel zihni açtı; öğretmenler ve araştırmalar onu sınıfın gerçekliğine uyarladı.
---
Sunuş Yoluyla Öğretim Nedir? Kuru Anlatım Değil, Yapılandırılmış Anlamlandırma
Klasik algı: “Öğretmen anlatır, öğrenci dinler.” Oysa iyi tasarlanmış sunuş:
- Genelden özele giden bir yol haritası çıkarır,
- Başta ön düzenleyici ile “Bu ders neden var? Nereye bağlanacak?” sorusunu yanıtlar,
- Somut örnekler, karşı örnekler, görseller ve kavram haritalarıyla bilgiyi ağlara bağlar,
- Kısa geri çağırma sorularıyla (retrieval) öğrencinin bilgiyi aktif tutmasını sağlar,
- Anlatımı mini etkileşimli duraklara böler (düşün-eşleş-paylaş, 1 dakikalık yazma, mini test).
Bir başka deyişle, iyi sunuş = aktif anlamlandırma + kontrollü bilişsel yük.
---
Erkeklerin Objektif/Veri Odaklı Bakışı: “Hangi Koşulda Ne Sonuç Veriyor?”
Toplumsal eğilimler şunu gösteriyor: Erkek katılımcılar tartışmayı genellikle ölçülebilir çıktılar üzerinden yürütüyor. Bu mercekten bakınca sorular netleşiyor:
- Başarı testi puanları kısa vadede yükseliyor mu?
- Yeni başlayanlar için etkisi daha mı güçlü?
- Zaman/verim açısından diğer yöntemlere göre avantajı nedir?
Bu bakış açısından güçlü savlar:
1. Acemi öğrenen için yapılandırılmış anlatım bilişsel yükü dengeler; dağınık keşfe göre daha hızlı kavramsal çerçeve kurar.
2. İçeriği kapsamlı ve tutarlı biçimde vermek, müfredatla yarışılan dönemlerde (sınav hazırlığı, temel kavram setleri) etkin kapsama sağlar.
3. Ara değerlendirmelerle birleştirilen sunuş (mini quiz, “şimdi sen anlat” görevleri), yanlış anlamaları erken yakalar.
Peki itiraz nerede? Veri odaklı yaklaşım çoğu zaman “uzun vadeli transfer” ve üst düzey düşünme boyutlarında temkinli davranır: Hafifçe açalım…
---
Kadınların Duygusal/Toplumsal Bakışı: “Sınıfın İklimi, Aidiyet ve Erişim”
Kadın katılımcılar tartışmaya sıklıkla empati, dahil olma, toplumsal adalet penceresinden giriyor:
- Sadece “ne öğrendik?” değil, “kim öğrenebildi? Kim arada kayboldu?”
- Anlatım merkezli derste çekingen öğrenciler nasıl ses bulacak?
- Örnekler cinsiyet, kültür, sosyoekonomik çeşitlilik açısından kapsayıcı mı?
Bu mercek uyarıyor: Sunuş, pasifleştirici tasarlanırsa “dinleyen” ile “anlayan” arasındaki mesafe açılabilir. Aidiyet duygusu zayıflayan öğrenci, veriyi kavrasa da derse bağlanmakta zorlanır. O yüzden iyi sunuş, insan yüzlü olmak zorunda: Hikâyeler, öğrencinin sesine alan açan mikro etkinlikler, temsiliyetli örnekler…
---
Diğer Yaklaşımlarla Kısa Kıyas: Keşif, Problem, Ters Yüz
- Buluş/Keşif (Bruner): Öğrenci kavramı kendisi keşfeder; derin kavrayış ve transferi tetikleyebilir ama başlangıçta yüksek bilişsel yük doğurur.
- Probleme Dayalı Öğrenme: Gerçek problemden hareket eder; işbirliği, üst düzey beceriler için çok güçlü; ancak temel şema yoksa öğrenci yolunu kaybedebilir.
- Ters Yüz (Flipped): Anlatım evde (video/okuma), sınıfta etkileşim; iyi çalışır ama öz düzenleme gerektirir.
Hibrit akıl şunu der: Sunuş, temel iskeleti verir; keşif ve proje, o iskelete kas ve damar ekler.
---
Nerede Parlıyor, Nerede Tökezliyor?
Parladığı Durumlar
- Yeni kavramların çerçevelenmesi (ör: “Enerji kavramları”nı önce büyük resimle kurmak),
- Sınırlı zaman ve geniş kapsam,
- Heterojen sınıfta ortak asgari zemin yaratmak.
Tökezleyebileceği Durumlar
- Süreç tamamen tek yönlü akarsa, öğrencinin zihninde yerleştirme/geri çağırma aktifleşmez,
- Üst düzey becerileri (yaratıcılık, sentez, eleştiri) tek başına büyütmekte zorlanır,
- Örnekler dar bir temsile sıkışırsa aidiyet zedelenir.
---
Uygulamada “İyi Sunuş” Nasıl Görünür? Mikro Taktikler
1. Ön Düzenleyici ile Açılış: “Bugün şu üç soruya cevap arıyoruz; bu konu şu büyük temaya bağlanıyor.”
2. Genel Şema + Görsel Çerçeve: Tek slaytta kavram haritası; öğrenci nereye yürüdüğünü görsün.
3. Örnek / Karşı Örnek Çiftleri: Kavram sınırları netleşsin.
4. 1 Dakikalık Geri Çağırma: “Az önceki kavramı bir cümleyle yaz.” (Not: kopyalamadan!)
5. Düşün–Eşleş–Paylaş: 60–90 saniyelik mikro etkileşim; söz hakkı yayılır, sınıfın nabzı ölçülür.
6. Köprü Soru: Sunuşu, bir küçük gerçek hayat görevi ile kapat: “Bu kavramı yarın stajda nasıl göreceksin?”
7. Kısa Ev Görevi = Aktif: 3 soru, biri uygulama, biri transfer.
Bu yapı, veri odaklıların beklediği ölçülebilirlik ile duygusal/toplumsal merceğin aradığı dahil olmayı köprüler.
---
Erkek ve Kadın Merceklerinin Diyaloğu: Çatışma Değil Tamamlayıcılık
- Erkek/objektif bakış der ki: “Önce sağlam bir iskelet; ölç, biç, kanıtla.”
- Kadın/empatik bakış der ki: “İskelet iyi ama bu sınıf nasıl hissediyor? Kim dışarıda kaldı?”
Bir öğretim tasarımcısı için en verimli nokta, bu iki sesi karşıt değil tamamlayıcı duymaktır. Çünkü öğrenme hem bilişsel hem sosyal bir olaydır: Öğrenci önce anlamalı, sonra o anlamı kendine ait kılmalı.
---
Yanlış Anlaşılma Uyarısı: “Anlatırım ve Biter” Değil
Sunuş, “Ben anlattım, gerisi onlarda” yaklaşımı değildir.
İyi sunuş; etkileşimli, katmanlı, geri bildirimli bir tasarımdır. Anlatım araçtır, amaç değil. Öğrenci sürecin öznesi olur; öğretmenin anlatısı, bu öznenin yol bulma ışığı.
---
Sınıftan Sahaya: Hangi Durumda Hangisi?
- Temel kavramların ilk inşası: Sunuş öncül, keşif arkadan güçlendirici.
- Zaman baskısı / sınav hazırlığı: Sunuş omurga, kısa uygulama perçini.
- Proje/yaratıcı üretim: Sunuş mikro doz (çerçeve), ağırlık problem/işbirliği.
- Çok farklı düzeyde öğrenciler: Sunuşla ortak zemin, ardına farklılaştırılmış etkinlik.
---
Tartışmayı Başlatalım: Sizin Sınıfınızda Ne İşledi?
1. Sunuşu pasifleştirmeden kullandığınız bir ders örneği var mı? Hangi mikro taktik işe yaradı?
2. Yeni başlayan bir grupta sunuş mu, keşif mi önce gelmeli? Neden?
3. Kapsayıcılık açısından: Sunuşa kimin sesi eklenince sınıfın iklimi değişti?
4. Ölçme–değerlendirmede sunuşun etkisini nasıl görüyorsunuz: kısa vadeli puan mı artıyor, uzun vadeli transfer mi?
5. Hibrit tasarım yapanlar: “Önce iskelet (sunuş) → sonra pratik (problem/proje)” akışında nerede tıkanıyorsunuz?
Herkesin deneyimi başka; veriyi sevenlerin grafikleri, empati merceği güçlü olanların sınıf hikâyeleri birbirini besliyor. Söz sizde: Sunuş yoluyla öğretimi kendi sınıfınızda nasıl “insanlaşır” ve “etkili” kılarsınız?