Türkiye’de finansal göstergelerin savaş başındaki durumuyla birinci 9 gün sonundaki durumunu geçen yılın son günündeki göstergelerle birlikte aşağıdaki tabloda gösteriyoruz:
Görüleceği üzere Türkiye, finansal göstergeler açısından savaştan evvel de son derecede zahmetli bir durumda bulunuyordu. Enflasyonun yüzde 50’leri bulduğu, Dolar kurunun 13’ün üzerinde olduğu ve iktisadın risk priminin (CDS primi) 500’lerin üzerinde olduğu bir basamakta bu savaş ortamına girmiş bulunuyoruz.
Bu savaş Türkiye iktisadına birinci darbeyi USD/TL kuru üzerinden vurmuş bulunuyor. Kur yükselmeye devam ediyor ve bu yükseliş ithal maliyetlerimizi artıracağı için aslına bakarsanız G20 ülkeleri içinde rekor seviyede olan enflasyonu daha da üst itecek.
Yılbaşında 76 dolar olan ham petrolün varilinin savaş niçiniyle bugün 115 dolar ötüründa bulunuyor. Ham petrolün varil fiyatındaki her 10 dolarlık artış cari açığa yaklaşık 4,4 milyar dolarlık yük getiriyor. Bu hesaba bakılırsa şayet petrol fiyatları bu seviyede kalırsa cari açığa bir yılda 15 milyar doların üzerinde ek yük gelecek demektir.
Bir öbür sorun turizm gelirlerinde karşımıza çıkacak. 2022 yılında 35 milyar dolar ötüründa turizm geliri bekleniyordu. Türkiye, an prestijiyle tarafsız kalmış ve Boğazları Montrö Boğazlar Kontratına dayanarak kapatmış bulunuyor. Bu tavır şimdilik Rusya’dan ve NATO’dan reaksiyon çekmemiş olsa da Rus turistlerin gelmesi soruna girebilir. Benzeri bir durum Avrupalı turistler açısından da kelam konusu olabilir. Hatta Avrupalılar, Rus turistlerin Türkiye’ye gelmesi halinde gelmeyeceklerini öne sürmeye başladılar. bu biçimde bir gelişme turizmini yavaş yavaş toparlayan Türkiye açısından yaklaşık 15 milyar dolarlık bir döviz kaybı demektir.
Buna bakılırsa savaşın devamı ve yaratacağı tesirlerle sırf petrol fiyatı artışı ve turizm geliri kaybının toplamı 30 milyar doları buluyor. Buna doğalgaz fiyatlarında ortaya çıkacak artışı ve öbür ithal mallardaki fiyat artışlarının tesirini de eklersek fatura büyüyor.
Bir öteki problemli mevzu kur ve altın fiyatı yükseldikçe Hazine’ye binecek yükte artışa yol açacak olan kur ve altın muhafazalı mevduat hesaplarıdır. Döviz kurlarında ve altın fiyatındaki süratli yükseliş ve önümüzdeki devirde bu yükselişin devam edeceği beklentisi bu hesapların Hazine’ye önemli bir yük getirmesine yol açacak. Merkez Bankası faizini enflasyonun 40 puan altında tutmaya çalışmanın iki olumsuz tesiri ortaya çıkıyor: birinci vakit içinderda faizi artırmak yerine kur muhafazalı mevduat hesabını yürürlüğe koyarak oradan Hazine’ye büyük yük getiriliyor, ikinci olarak da kurun yükselmesini önlemek için Merkez Bankası’nın rezervlerini satarak ülkenin sigortası yok edilmiş oluyor.
Özetle söylemek gerekirse savaşın Türkiye iktisadı üzerinde beş değerli tesiri olacak: (1) Faizi düşük tutma ısrarı devam ederse kur yükselmeye devam edecek, ithal girdi kullanmasının fazlalığı niçiniyle fiyatlar artacak ve enflasyon yeterlice hızlanacak. (2) TL kıymet kaybetmeye devam edecek, dünyada büyüme gerileyeceği için ihracat düşecek, ithal eserlere bağımlılığımız arttığı için ithalat değerlenecek ve sonuç olarak cari açık yükselecek. (3) Ekonomiyi canlı tutmak için yapılan vergi indirimleri ve kamu harcama artışları niçiniyle bütçe açığı artacak. (4) Kurun yükselmesini önlemek için yapılan döviz satışları niçiniyle TCMB’nin swap hariç net döviz rezervleri ekside kalmaya devam edecek. (5) Türkiye enflasyonlu büyümeden enflasyonlu küçülmeye (slumpflasyon) geçecek.
2008’de global krize giren dünyada birinci kademede ABD, ikinci evrede Avrupa ve öbür gelişmiş ekonomiler ve üçüncü evrede Çin ve başka gelişmekte olan ülkeler krize girdiler. Artık krizin dördüncü evresindeyiz. Bu etap pandemiyle başladı ve Ukrayna Savaşıyla devam ediyor. Savaşın soğuk savaşa dönüşmesi halinde bu kahırlar azalsa bile devam edecek. Demek ki 15 yıldır devam eden kriz daha uzun müddet devam edecek.
Güldem Atabay: Güç yıllar – Putin’in muhtemel tercihleri ve dünya iktisadına kısa ve orta vade tesirleri
Artık de YAĞ kuyrukları başladı! Vatandaşa 2-3 bin TL verilmeli & Akaryakıta bir daha ARTIRIM | Atilla Yeşilada
Recep Erçin: Yaptırım dalgası global kriz çıkaracak
Görüleceği üzere Türkiye, finansal göstergeler açısından savaştan evvel de son derecede zahmetli bir durumda bulunuyordu. Enflasyonun yüzde 50’leri bulduğu, Dolar kurunun 13’ün üzerinde olduğu ve iktisadın risk priminin (CDS primi) 500’lerin üzerinde olduğu bir basamakta bu savaş ortamına girmiş bulunuyoruz.
Bu savaş Türkiye iktisadına birinci darbeyi USD/TL kuru üzerinden vurmuş bulunuyor. Kur yükselmeye devam ediyor ve bu yükseliş ithal maliyetlerimizi artıracağı için aslına bakarsanız G20 ülkeleri içinde rekor seviyede olan enflasyonu daha da üst itecek.
Yılbaşında 76 dolar olan ham petrolün varilinin savaş niçiniyle bugün 115 dolar ötüründa bulunuyor. Ham petrolün varil fiyatındaki her 10 dolarlık artış cari açığa yaklaşık 4,4 milyar dolarlık yük getiriyor. Bu hesaba bakılırsa şayet petrol fiyatları bu seviyede kalırsa cari açığa bir yılda 15 milyar doların üzerinde ek yük gelecek demektir.
Bir öbür sorun turizm gelirlerinde karşımıza çıkacak. 2022 yılında 35 milyar dolar ötüründa turizm geliri bekleniyordu. Türkiye, an prestijiyle tarafsız kalmış ve Boğazları Montrö Boğazlar Kontratına dayanarak kapatmış bulunuyor. Bu tavır şimdilik Rusya’dan ve NATO’dan reaksiyon çekmemiş olsa da Rus turistlerin gelmesi soruna girebilir. Benzeri bir durum Avrupalı turistler açısından da kelam konusu olabilir. Hatta Avrupalılar, Rus turistlerin Türkiye’ye gelmesi halinde gelmeyeceklerini öne sürmeye başladılar. bu biçimde bir gelişme turizmini yavaş yavaş toparlayan Türkiye açısından yaklaşık 15 milyar dolarlık bir döviz kaybı demektir.
Buna bakılırsa savaşın devamı ve yaratacağı tesirlerle sırf petrol fiyatı artışı ve turizm geliri kaybının toplamı 30 milyar doları buluyor. Buna doğalgaz fiyatlarında ortaya çıkacak artışı ve öbür ithal mallardaki fiyat artışlarının tesirini de eklersek fatura büyüyor.
Bir öteki problemli mevzu kur ve altın fiyatı yükseldikçe Hazine’ye binecek yükte artışa yol açacak olan kur ve altın muhafazalı mevduat hesaplarıdır. Döviz kurlarında ve altın fiyatındaki süratli yükseliş ve önümüzdeki devirde bu yükselişin devam edeceği beklentisi bu hesapların Hazine’ye önemli bir yük getirmesine yol açacak. Merkez Bankası faizini enflasyonun 40 puan altında tutmaya çalışmanın iki olumsuz tesiri ortaya çıkıyor: birinci vakit içinderda faizi artırmak yerine kur muhafazalı mevduat hesabını yürürlüğe koyarak oradan Hazine’ye büyük yük getiriliyor, ikinci olarak da kurun yükselmesini önlemek için Merkez Bankası’nın rezervlerini satarak ülkenin sigortası yok edilmiş oluyor.
Özetle söylemek gerekirse savaşın Türkiye iktisadı üzerinde beş değerli tesiri olacak: (1) Faizi düşük tutma ısrarı devam ederse kur yükselmeye devam edecek, ithal girdi kullanmasının fazlalığı niçiniyle fiyatlar artacak ve enflasyon yeterlice hızlanacak. (2) TL kıymet kaybetmeye devam edecek, dünyada büyüme gerileyeceği için ihracat düşecek, ithal eserlere bağımlılığımız arttığı için ithalat değerlenecek ve sonuç olarak cari açık yükselecek. (3) Ekonomiyi canlı tutmak için yapılan vergi indirimleri ve kamu harcama artışları niçiniyle bütçe açığı artacak. (4) Kurun yükselmesini önlemek için yapılan döviz satışları niçiniyle TCMB’nin swap hariç net döviz rezervleri ekside kalmaya devam edecek. (5) Türkiye enflasyonlu büyümeden enflasyonlu küçülmeye (slumpflasyon) geçecek.
2008’de global krize giren dünyada birinci kademede ABD, ikinci evrede Avrupa ve öbür gelişmiş ekonomiler ve üçüncü evrede Çin ve başka gelişmekte olan ülkeler krize girdiler. Artık krizin dördüncü evresindeyiz. Bu etap pandemiyle başladı ve Ukrayna Savaşıyla devam ediyor. Savaşın soğuk savaşa dönüşmesi halinde bu kahırlar azalsa bile devam edecek. Demek ki 15 yıldır devam eden kriz daha uzun müddet devam edecek.
Güldem Atabay: Güç yıllar – Putin’in muhtemel tercihleri ve dünya iktisadına kısa ve orta vade tesirleri
Artık de YAĞ kuyrukları başladı! Vatandaşa 2-3 bin TL verilmeli & Akaryakıta bir daha ARTIRIM | Atilla Yeşilada
Recep Erçin: Yaptırım dalgası global kriz çıkaracak