Tolga
New member
“Kıptı Ne Demek TDK? Bir Kelimenin Kalbe Dokunan Hikâyesi”
Selam sevgili forumdaşlar,
Bugün size bir kelimenin peşine düşüp bulduğum, sonra da kalbimde yankılanan bir hikâyeyi anlatmak istiyorum. Belki siz de bazen bir kelimeye takılıp kalmışsınızdır; hani öyle bir kelime olur ki kulağınıza çalınır, anlamını bilmeseniz de içten içe hissedersiniz. Benim için o kelime “kıptı” oldu.
Bir akşamüstüydü, kahvemi karıştırırken bir sohbet arasında duydum bu kelimeyi. “Kıptı” dedi biri, “biliyor musun ne demek?”
Bilmiyordum.
Ama merak ettim. Hemen TDK’ya baktım. Orada yazıyordu: Kıptı; eski Türkçede “çekinmek, utanmak, sıkılmak” anlamında kullanılır.
Ama işte kelimelerin öyle bir büyüsü vardır ki, sadece anlamlarını okumak yetmez. Onları yaşamak gerekir. Ve ben o akşam “kıptı”yı bir hikâyede yaşadım.
---
“Kıptı”nın Başladığı Akşam
Yağmur, şehir ışıklarının altına ince ince düşüyordu. Kaldırımlar ıslaktı, sokak lambalarının altında su birikintileri küçük aynalar gibi parlıyordu.
Elif, elinde şemsiyesiyle bir kafeye girdi. Kafenin köşesinde oturan Mert’i görünce bir an durdu. Kalbi, nedensiz bir telaşla hızlandı.
Mert, her zamanki sakin tavrıyla önündeki dizüstü bilgisayara bakıyordu. Stratejik düşünen, mantıkla hareket eden bir adamdı. Onu tanıyan herkes, Mert’in duygularını geri planda tutan biri olduğunu söylerdi.
Elif ise tam tersiydi. İnsanları anlamaya çalışan, empatiyle yaklaşan biriydi. Mert bir “çözüm” ararken, Elif bir “hissetme” biçimi arardı.
İşte onların hikâyesi, “kıptı” kelimesinin anlamını hayatın tam ortasında anlatacaktı.
---
Bir Cümlenin Ardındaki Sessizlik
“Gelmişsin.” dedi Mert, başını hafifçe kaldırarak.
“Evet,” dedi Elif, gülümsedi, “yağmurdan kaçtım biraz.”
Aralarında bir sessizlik oldu. Öyle bir sessizlik ki, kelimeler düşmeden önce kalplerde yankılandı.
Elif’in gözleri Mert’in önündeki dosyalara kaydı. Her şey planlıydı, tıpkı Mert gibi. Ama Elif’in içinde başka bir fırtına vardı: söylenmemiş cümlelerin ağırlığı.
“Sen hep bu kadar mantıklı olmak zorunda mısın?” diye sordu Elif bir anda.
Mert durdu. “Neden olmasın? Mantık, duyguların yapamadığını yapar; çözüm bulur.”
Elif başını eğdi. “Bazen çözüm değil, sadece anlaşılmak ister insan.”
O an Mert’in içinden geçen duyguyu anlatacak tek kelime vardı: kıptı.
Çünkü o anda utanmıştı. Söyleyemediklerinden, geç kaldıklarından, hatta Elif’in içtenliğini kendi duvarlarına çarptırmaktan.
---
Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Sezgisi
İlişkiler bazen satranç gibidir. Erkekler hamleleri hesaplar, kadınlar duyguları okur.
Mert’in zihninde binlerce olasılık dönüyordu. Ne derse Elif’in kırılmayacağını, nasıl bir adım atarsa durumu toparlayacağını hesaplıyordu.
Ama Elif, Mert’in suskunluğunu bile hissediyordu. Onun sessizliğinin içinde bir “özür” olduğunu biliyordu, sadece kelimeye dökülmemişti.
İşte o anda Elif’in içinden şu geçti:
“Bir insan duygularını anlatamıyorsa, bu suskunluk bile bir itiraftır.”
Mert başını kaldırdı, gözleriyle konuştu. Belki de ilk defa stratejiyi bırakıp duygularına teslim oluyordu.
“Elif,” dedi kısık bir sesle, “ben sadece doğru anı bekliyordum.”
Elif gülümsedi, gözleri doldu. “Bazen doğru an, sadece kalbin attığı andır.”
---
Kıptı: Bir Kelimeden Fazlası
O akşam Mert eve döndüğünde, TDK sayfasını açtı. “Kıptı” kelimesinin anlamına baktı bir kez daha.
Utanmak, sıkılmak, çekinmek.
Ama o kelime artık Mert için çok daha fazlasıydı.
“Kıptı,” bir kalbin, geç kalmış bir cümlenin utancıydı.
Birinin gözlerine bakarken hissettiği “keşke”ydi.
Bir suskunluğun içinde gizlenen itiraf, bir adım atamamanın acısıydı.
Ve o gece Mert ilk kez “kıptı” hissini anlamıştı. Çünkü duygularını saklamakla onları kaybetmek arasındaki farkı görmüştü.
---
Forumdaşlara Bir Söz
Sevgili dostlar,
Hepimiz bir yerde “kıptı” yaşamışızdır aslında. Söylemek isteyip sustuğumuz, sevdiğimiz halde uzaklaştığımız, bir adım atacakken geri çekildiğimiz o anlar…
Bir bakıma hepimiz, kendi “kıptı” hikâyemizin kahramanıyız.
Bazen erkekler çözüm arar, kadınlar anlam arar.
Ama sonunda hepimiz aynı yerde buluşuruz: içten bir duyguda.
Şimdi size sormak istiyorum,
Siz hiç “kıptı” oldunuz mu?
Birine “keşke söylemeseydim” ya da “keşke söyleyebilseydim” dediğiniz anlar oldu mu?
Yorumlarda kendi “kıptı” hikâyenizi paylaşın.
Belki hep birlikte, bu eski Türkçe kelimenin içinde kendimizi yeniden buluruz.
---
Son Söz
“Kıptı” bir kelimeden fazlası.
O, kalbimizin içinde saklanan küçük utançların, geç kalmış itirafların, dile getirilemeyen duyguların adı.
Ve belki de en güzeli, bu kelime bize şunu hatırlatıyor:
Utanmak, sıkılmak, çekinmek bile insana aittir.
Çünkü hissetmek, yaşamanın en saf hâlidir.
Sevgiyle kalın forumdaşlar,
Belki bir gün siz de bir “kıptı” anınızı yazarsınız buraya.
O zaman bu hikâye, hepimizin olur.
Selam sevgili forumdaşlar,
Bugün size bir kelimenin peşine düşüp bulduğum, sonra da kalbimde yankılanan bir hikâyeyi anlatmak istiyorum. Belki siz de bazen bir kelimeye takılıp kalmışsınızdır; hani öyle bir kelime olur ki kulağınıza çalınır, anlamını bilmeseniz de içten içe hissedersiniz. Benim için o kelime “kıptı” oldu.
Bir akşamüstüydü, kahvemi karıştırırken bir sohbet arasında duydum bu kelimeyi. “Kıptı” dedi biri, “biliyor musun ne demek?”
Bilmiyordum.
Ama merak ettim. Hemen TDK’ya baktım. Orada yazıyordu: Kıptı; eski Türkçede “çekinmek, utanmak, sıkılmak” anlamında kullanılır.
Ama işte kelimelerin öyle bir büyüsü vardır ki, sadece anlamlarını okumak yetmez. Onları yaşamak gerekir. Ve ben o akşam “kıptı”yı bir hikâyede yaşadım.
---
“Kıptı”nın Başladığı Akşam
Yağmur, şehir ışıklarının altına ince ince düşüyordu. Kaldırımlar ıslaktı, sokak lambalarının altında su birikintileri küçük aynalar gibi parlıyordu.
Elif, elinde şemsiyesiyle bir kafeye girdi. Kafenin köşesinde oturan Mert’i görünce bir an durdu. Kalbi, nedensiz bir telaşla hızlandı.
Mert, her zamanki sakin tavrıyla önündeki dizüstü bilgisayara bakıyordu. Stratejik düşünen, mantıkla hareket eden bir adamdı. Onu tanıyan herkes, Mert’in duygularını geri planda tutan biri olduğunu söylerdi.
Elif ise tam tersiydi. İnsanları anlamaya çalışan, empatiyle yaklaşan biriydi. Mert bir “çözüm” ararken, Elif bir “hissetme” biçimi arardı.
İşte onların hikâyesi, “kıptı” kelimesinin anlamını hayatın tam ortasında anlatacaktı.
---
Bir Cümlenin Ardındaki Sessizlik
“Gelmişsin.” dedi Mert, başını hafifçe kaldırarak.
“Evet,” dedi Elif, gülümsedi, “yağmurdan kaçtım biraz.”
Aralarında bir sessizlik oldu. Öyle bir sessizlik ki, kelimeler düşmeden önce kalplerde yankılandı.
Elif’in gözleri Mert’in önündeki dosyalara kaydı. Her şey planlıydı, tıpkı Mert gibi. Ama Elif’in içinde başka bir fırtına vardı: söylenmemiş cümlelerin ağırlığı.
“Sen hep bu kadar mantıklı olmak zorunda mısın?” diye sordu Elif bir anda.
Mert durdu. “Neden olmasın? Mantık, duyguların yapamadığını yapar; çözüm bulur.”
Elif başını eğdi. “Bazen çözüm değil, sadece anlaşılmak ister insan.”
O an Mert’in içinden geçen duyguyu anlatacak tek kelime vardı: kıptı.
Çünkü o anda utanmıştı. Söyleyemediklerinden, geç kaldıklarından, hatta Elif’in içtenliğini kendi duvarlarına çarptırmaktan.
---
Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Sezgisi
İlişkiler bazen satranç gibidir. Erkekler hamleleri hesaplar, kadınlar duyguları okur.
Mert’in zihninde binlerce olasılık dönüyordu. Ne derse Elif’in kırılmayacağını, nasıl bir adım atarsa durumu toparlayacağını hesaplıyordu.
Ama Elif, Mert’in suskunluğunu bile hissediyordu. Onun sessizliğinin içinde bir “özür” olduğunu biliyordu, sadece kelimeye dökülmemişti.
İşte o anda Elif’in içinden şu geçti:
“Bir insan duygularını anlatamıyorsa, bu suskunluk bile bir itiraftır.”
Mert başını kaldırdı, gözleriyle konuştu. Belki de ilk defa stratejiyi bırakıp duygularına teslim oluyordu.
“Elif,” dedi kısık bir sesle, “ben sadece doğru anı bekliyordum.”
Elif gülümsedi, gözleri doldu. “Bazen doğru an, sadece kalbin attığı andır.”
---
Kıptı: Bir Kelimeden Fazlası
O akşam Mert eve döndüğünde, TDK sayfasını açtı. “Kıptı” kelimesinin anlamına baktı bir kez daha.
Utanmak, sıkılmak, çekinmek.
Ama o kelime artık Mert için çok daha fazlasıydı.
“Kıptı,” bir kalbin, geç kalmış bir cümlenin utancıydı.
Birinin gözlerine bakarken hissettiği “keşke”ydi.
Bir suskunluğun içinde gizlenen itiraf, bir adım atamamanın acısıydı.
Ve o gece Mert ilk kez “kıptı” hissini anlamıştı. Çünkü duygularını saklamakla onları kaybetmek arasındaki farkı görmüştü.
---
Forumdaşlara Bir Söz
Sevgili dostlar,
Hepimiz bir yerde “kıptı” yaşamışızdır aslında. Söylemek isteyip sustuğumuz, sevdiğimiz halde uzaklaştığımız, bir adım atacakken geri çekildiğimiz o anlar…
Bir bakıma hepimiz, kendi “kıptı” hikâyemizin kahramanıyız.
Bazen erkekler çözüm arar, kadınlar anlam arar.
Ama sonunda hepimiz aynı yerde buluşuruz: içten bir duyguda.
Şimdi size sormak istiyorum,
Siz hiç “kıptı” oldunuz mu?
Birine “keşke söylemeseydim” ya da “keşke söyleyebilseydim” dediğiniz anlar oldu mu?
Yorumlarda kendi “kıptı” hikâyenizi paylaşın.
Belki hep birlikte, bu eski Türkçe kelimenin içinde kendimizi yeniden buluruz.
---
Son Söz
“Kıptı” bir kelimeden fazlası.
O, kalbimizin içinde saklanan küçük utançların, geç kalmış itirafların, dile getirilemeyen duyguların adı.
Ve belki de en güzeli, bu kelime bize şunu hatırlatıyor:
Utanmak, sıkılmak, çekinmek bile insana aittir.
Çünkü hissetmek, yaşamanın en saf hâlidir.
Sevgiyle kalın forumdaşlar,
Belki bir gün siz de bir “kıptı” anınızı yazarsınız buraya.
O zaman bu hikâye, hepimizin olur.