bir daha gurur ve kıvançtan içimin içime sığmadığı bir gün başladı. Canım Liderim Erdoğan, 100 araçlık dev konvoyla New York’u fethetti. daha sonra da BM Genel Kurulu’nda insanlık dersi verdi. Utançlarından, pek epey delege salonu terketmek zorunda kaldı. Aldığım duyumlara nazaran, Biden Erdoğan’la ayaküstü de olsa görüşebilmek için yalvarmış, hatta tebdil-i kıyafet otelinin kapısına dayanmış, ancak muhafazalar kovmuşlar. Ne zafer lakin, New York’un fethi eminim ülkemizde yaşanan ufak-tefek kahırları unutturarak halkımıza sabırla Işıklı Ufuklara erişeceğimiz 2023 Haziran, pardon 29 Ekimi bekleme gücü verecektir.
O güç damarlarımızda akan kanda artık mevcut değildir, zira kan üretmek için protein gerekir. Ek olarak, konut sahibi konuttan attığı için parklarda ve kapı eşiklerinde konaklamaktan kıçımız donmuş, kanımız çekilmiştir.
İşte Liderim Erdoğan’ın eşsiz gücü buradan kaynaklanıyor. Muhalefet yoksulluk, evsizlik, hayat pahalılığı üzere münferit ve genel-geçer olaylara takılıp, halkımıza bir umut, bir vizyon verememekte. Fakat, Erdoğan büyük resmi görüyor ve biliyor ki: Ölen ölür, kalan sağlar inşallah bize oy verir.
TUIK ne kadar makyajlasa da, besin ve kira enflasyonu artık çabucak her hanenin kapısını çalıyor. AKP bu sene yaşanan pahalılığı kuraklık ve Covid-19’a bağlayıp seçim için 2 yıl daha sabredebilir, lakin yanıldığını anlayıp mega-dumur olacak. Zira besin enflasyonu küresel bir fenomen ve önümüzdeki onsenelerda daima dar gelirli homo sapiensin başına kaygı olacak.
İngiltere’nin prestijli casusluk ve İsrail propagandası merkezi Chatham House’a göre, 2050 yılına kadar global ısınma yüzünden ziraî mahsul %30 daralacak. Buna rağmen insanlığı doyurmak için gerekecek besin ölçüsü %50 artış gösterecek.
İşte buna Malthus’un laneti diyorum. 1766-1834 yılları içinde yaşayan İngiliz casusu ve İsrail ajanı Robert Malthus, karamsar nüfus kehaneti ile bilinir. Dünyaca meşhur demografik teorisine nazaran insan nüfusu, var olan besin kaynaklarına bakılırsa epeyce daha süratli artıyor. Malthus’a nazaran besin kaynakları aritmetik olarak artarken, nüfus ise geometrik olarak çoğalacak.
Malthus makûs çuvalladı, zira teknolojik evrimi hesaba katmadı. İnsan nüfusunun gece-gündüz çiftleşen tavşan sürüsü üzere çoğalacağı varsayımında haklıydı. Lakin, ormanların kesilip, sulak alanların kurutulup yeni tarım alanları açılacağını hesaba katmadı. GDO’yu, çağdaş sulama tekniklerini (yani göl ve ırmak kurutma şekillerini) ve sentetik gübreyi (yani toprağı zehirlemeyi) önbakılırsamedi.
Bir manada, insanlık Malthus’un lanetinden kaçmak için ilerde başına daha büyük belalar açacak riskler aldı. Nasıl 2008 Büyük Finansal Krizi fazlacatan unutulmuş Hyman Minsky’nin kapitalist sistemin içsel kırılganlığı kuramına hayat kazandırdıysa, iklim değişikliği de Malthus’u ebediyete maledecek.
Lakin o ebediyet fazlaca uzun sürmeyecek, dünyanın yarısı açlıktan kırılacak. Halen dünyada en az 200 milyon insan yetersiz beslenme sorunu yaşıyor. Bu sene açlık Covid-19’dan fazla can alacak, artık 2050’yi siz düşünün. Chatham House raporuna göre, şayet iklim değişikliği ile ölümcül bir savaşa girişmezsek, 2050 yılında ormanlar ve sulak alanlardan çaldığımız tarım yerlerinin %30’u PERT olacak. 2040 yılında bile, dünyanın mısır ambarlarının her yıl en az %10 mahsul kaybına niye olacak “doğal felaketlere” uğraması içten bile değil.
Türkiye, iklim değişikliğinden en çok etkilenen coğrafyada. Ancak, iklim değişikliğine hiç gerek yok bizi aç bırakmak için. aslına bakarsanız rant uğruna çevreyi feda etmek, suyu sonsuzmuş üzere akılsızca harcamak, ziraî alanları endüstrileşmeye açmak ve erozyonla çabayı gereksiz bulmak yardımıyla biz kendimiz tarımı bitiriyoruz.
Size şimdiden 2022 yılında da besin fiyatlarının yırtıcı bir yükseliş sergileyeceği kehanetini yapabilirim. Bunun birinci sebebi, birincinin Berat Albayrak periyodunda denenen (ve hiçbir yarar sağlamayan) süpermarket döverek besin fiyatlarını ucuzlatma teşebbüsünün ikinci defa sahnelenmesi.
Türkiye’de en rekabetçi işkolu besin perakendedir. Şayet zincir süpermarket fiyatlarını değerli bulursanız, mahalle manavına gidersiniz. Orada fiyatlar gözünüzü kesmediyse, sokak sokak dolaşan yahut her boş buldukları kaldırımda tezgah açan gezer-manavlar var.
Bu şartlarda rekabet eden besin perakendenin sorunu fahiş kar değil, maliyetlerin uçuşa geçmesi. Kira, her yıl artan minimum fiyat, soğutma ve nakliye maliyetleri, Covid-19 sıhhat tedbirleri, ambalajlama genelgeleri vs derken, tarlada 1TL olan mahsul, rafta 5TL oluyor.
Bu gerçeği inkar edip marketlere “fiyat indir” baskısı yaparsanız, onlar da toptancıya ödeme vadesini uzatır. Toptancı da masraf çiftçiye daha az para öder, ya da daha geç öder. Çiftçi de hıyarını-patlıcanını ırmağa döker ve size küfredip, kente göçer. Şayet bunun da ekonomik kuramını isterseniz, ismi Örümcek Ağı Teoremidir ve üniversitede birinci yıl iktisat derslerinde öğretilir.
İkinci niye ise, doğal gaz ve petrol meblağlarında yabanî ralli. Gübrenin temel hammaddesi amonya, doğal gazdan üretilir. Doğal gaz fiyatı ABD’de 2 katına, Avrupa’da 5 katına çıkınca, gübre fabrikaları kapanır. En azından girdi maliyetlerini çiftçiye yansıtır. Avrupa’da çiftçi, gübre fiyatı artarsa, eseri artırımlı satar. Türkiye’de gübreyi keser, zira elindeki iki kuruş nakti de banka gelip haczetmiştir. Sonuçta bu sene hektar başına 10 ünite eser aldığınız tarla, gelecek sene 5 ünite mahsul verir.
Siz bir de fiyatı artan her besin unsurunda ithalat kapılarını açarsanız, çiftçi havlu atar. Sonuçta, Türkiye’de besin enflasyonuyla başedilemez. Zira, cezai önlemlerle halledilecek bir sorun değil, üstünde âlâ düşünülmüş, ahenkle ve süratle icra edilen bir tarım reformuyla çözülür.
“Üstünde yeterli düşünülmüş, ahenkle ve süratle icra edilen” tabirleri Başkanlık Rejimi’nin ideolojisine alışılmamış. Bu yüzden siz Itcoin’den, Bitcoin’den vazgeçip, kuru soğan, sarımsak, pattis alın. 2022’de bunlar prim yapacak.
FÖŞ
Websitemde fazlaca heyecan verici bir yenileme var: Türkiye’yi bekleyen acı kış
İngilizce yayın yapan YouTube kanalımızı ziyaret etmenizi rica ederim. Real Turkey Channel
O güç damarlarımızda akan kanda artık mevcut değildir, zira kan üretmek için protein gerekir. Ek olarak, konut sahibi konuttan attığı için parklarda ve kapı eşiklerinde konaklamaktan kıçımız donmuş, kanımız çekilmiştir.
İşte Liderim Erdoğan’ın eşsiz gücü buradan kaynaklanıyor. Muhalefet yoksulluk, evsizlik, hayat pahalılığı üzere münferit ve genel-geçer olaylara takılıp, halkımıza bir umut, bir vizyon verememekte. Fakat, Erdoğan büyük resmi görüyor ve biliyor ki: Ölen ölür, kalan sağlar inşallah bize oy verir.
TUIK ne kadar makyajlasa da, besin ve kira enflasyonu artık çabucak her hanenin kapısını çalıyor. AKP bu sene yaşanan pahalılığı kuraklık ve Covid-19’a bağlayıp seçim için 2 yıl daha sabredebilir, lakin yanıldığını anlayıp mega-dumur olacak. Zira besin enflasyonu küresel bir fenomen ve önümüzdeki onsenelerda daima dar gelirli homo sapiensin başına kaygı olacak.
İngiltere’nin prestijli casusluk ve İsrail propagandası merkezi Chatham House’a göre, 2050 yılına kadar global ısınma yüzünden ziraî mahsul %30 daralacak. Buna rağmen insanlığı doyurmak için gerekecek besin ölçüsü %50 artış gösterecek.
İşte buna Malthus’un laneti diyorum. 1766-1834 yılları içinde yaşayan İngiliz casusu ve İsrail ajanı Robert Malthus, karamsar nüfus kehaneti ile bilinir. Dünyaca meşhur demografik teorisine nazaran insan nüfusu, var olan besin kaynaklarına bakılırsa epeyce daha süratli artıyor. Malthus’a nazaran besin kaynakları aritmetik olarak artarken, nüfus ise geometrik olarak çoğalacak.
Malthus makûs çuvalladı, zira teknolojik evrimi hesaba katmadı. İnsan nüfusunun gece-gündüz çiftleşen tavşan sürüsü üzere çoğalacağı varsayımında haklıydı. Lakin, ormanların kesilip, sulak alanların kurutulup yeni tarım alanları açılacağını hesaba katmadı. GDO’yu, çağdaş sulama tekniklerini (yani göl ve ırmak kurutma şekillerini) ve sentetik gübreyi (yani toprağı zehirlemeyi) önbakılırsamedi.
Bir manada, insanlık Malthus’un lanetinden kaçmak için ilerde başına daha büyük belalar açacak riskler aldı. Nasıl 2008 Büyük Finansal Krizi fazlacatan unutulmuş Hyman Minsky’nin kapitalist sistemin içsel kırılganlığı kuramına hayat kazandırdıysa, iklim değişikliği de Malthus’u ebediyete maledecek.
Lakin o ebediyet fazlaca uzun sürmeyecek, dünyanın yarısı açlıktan kırılacak. Halen dünyada en az 200 milyon insan yetersiz beslenme sorunu yaşıyor. Bu sene açlık Covid-19’dan fazla can alacak, artık 2050’yi siz düşünün. Chatham House raporuna göre, şayet iklim değişikliği ile ölümcül bir savaşa girişmezsek, 2050 yılında ormanlar ve sulak alanlardan çaldığımız tarım yerlerinin %30’u PERT olacak. 2040 yılında bile, dünyanın mısır ambarlarının her yıl en az %10 mahsul kaybına niye olacak “doğal felaketlere” uğraması içten bile değil.
Türkiye, iklim değişikliğinden en çok etkilenen coğrafyada. Ancak, iklim değişikliğine hiç gerek yok bizi aç bırakmak için. aslına bakarsanız rant uğruna çevreyi feda etmek, suyu sonsuzmuş üzere akılsızca harcamak, ziraî alanları endüstrileşmeye açmak ve erozyonla çabayı gereksiz bulmak yardımıyla biz kendimiz tarımı bitiriyoruz.
Size şimdiden 2022 yılında da besin fiyatlarının yırtıcı bir yükseliş sergileyeceği kehanetini yapabilirim. Bunun birinci sebebi, birincinin Berat Albayrak periyodunda denenen (ve hiçbir yarar sağlamayan) süpermarket döverek besin fiyatlarını ucuzlatma teşebbüsünün ikinci defa sahnelenmesi.
Türkiye’de en rekabetçi işkolu besin perakendedir. Şayet zincir süpermarket fiyatlarını değerli bulursanız, mahalle manavına gidersiniz. Orada fiyatlar gözünüzü kesmediyse, sokak sokak dolaşan yahut her boş buldukları kaldırımda tezgah açan gezer-manavlar var.
Bu şartlarda rekabet eden besin perakendenin sorunu fahiş kar değil, maliyetlerin uçuşa geçmesi. Kira, her yıl artan minimum fiyat, soğutma ve nakliye maliyetleri, Covid-19 sıhhat tedbirleri, ambalajlama genelgeleri vs derken, tarlada 1TL olan mahsul, rafta 5TL oluyor.
Bu gerçeği inkar edip marketlere “fiyat indir” baskısı yaparsanız, onlar da toptancıya ödeme vadesini uzatır. Toptancı da masraf çiftçiye daha az para öder, ya da daha geç öder. Çiftçi de hıyarını-patlıcanını ırmağa döker ve size küfredip, kente göçer. Şayet bunun da ekonomik kuramını isterseniz, ismi Örümcek Ağı Teoremidir ve üniversitede birinci yıl iktisat derslerinde öğretilir.
İkinci niye ise, doğal gaz ve petrol meblağlarında yabanî ralli. Gübrenin temel hammaddesi amonya, doğal gazdan üretilir. Doğal gaz fiyatı ABD’de 2 katına, Avrupa’da 5 katına çıkınca, gübre fabrikaları kapanır. En azından girdi maliyetlerini çiftçiye yansıtır. Avrupa’da çiftçi, gübre fiyatı artarsa, eseri artırımlı satar. Türkiye’de gübreyi keser, zira elindeki iki kuruş nakti de banka gelip haczetmiştir. Sonuçta bu sene hektar başına 10 ünite eser aldığınız tarla, gelecek sene 5 ünite mahsul verir.
Siz bir de fiyatı artan her besin unsurunda ithalat kapılarını açarsanız, çiftçi havlu atar. Sonuçta, Türkiye’de besin enflasyonuyla başedilemez. Zira, cezai önlemlerle halledilecek bir sorun değil, üstünde âlâ düşünülmüş, ahenkle ve süratle icra edilen bir tarım reformuyla çözülür.
“Üstünde yeterli düşünülmüş, ahenkle ve süratle icra edilen” tabirleri Başkanlık Rejimi’nin ideolojisine alışılmamış. Bu yüzden siz Itcoin’den, Bitcoin’den vazgeçip, kuru soğan, sarımsak, pattis alın. 2022’de bunlar prim yapacak.
FÖŞ
Websitemde fazlaca heyecan verici bir yenileme var: Türkiye’yi bekleyen acı kış
İngilizce yayın yapan YouTube kanalımızı ziyaret etmenizi rica ederim. Real Turkey Channel